Mizahın Karası, Yazının Akı
“Acı bir hikâyeyi anlatmanın en iyi yolu, onu komik şekilde anlatmaktır…” diyor Amerikalı yazar Jonathan Safran Foer. İlginç olduğu kadar da riskli bir düşünce. Dünyamızda acıdan bol bir madde yok. Mizah duygusunu yitirmemek günümüzde büyük erdem.
Sululuktan bahsetmiyorum tabii; Franz Kafka’nın da aslında mizahi bir yazar olduğundan bahsediyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar, Albert Camus ya da Anton Çehov’un da. Hatta Shakespeare trajedilerinde bile üstadın kaleminin yer yer gülümsediğinden bahsediyorum. Ferhan Şensoy’un sapını gülle donattığı kaleminin pek çok “ciddi” yazardan daha parlak olduğundan aynı zamanda.
“Gülünecek bir şey yok, oysa gülüyoruz” diyor Enis Batur, hazırladığı Kara Mizah Antolojisi’nin girizgâhında. “Gülüyoruz ama canımızı acıtıyor gülmek. Bütün renklerden gülüyoruz, bir de siyah; simsiyah bir gülüşümüz var.”
Kara mizahı “Aydın kişinin tek lüksü” sayarmış André Breton. Ardını yine Enis Batur getiriyor. “Hayatında başka hiçbir lükse yer açmamış insanlar için bu sert, amansız söz yağmuru önemli bir sığınak.”
Tüm bu yazarlar hem bireysel hem de toplumsal trajedileri anlatırken simsiyah bir mizah penceresinden bakmayı ihmal etmemişler. Yazdıklarının hep kendine dönük bir gülümsemesi var. Genellikle acı ve kekre de olsa. Bu mizah acıyı ortadan yadsımıyor. Tam aksine onu derinleştiriyor, acıya yeni boyutlar getiriyor. Hiçbir duygusal ajitasyonun bırakamayacağı kadar kalıcı bir iz bırakıyor ruhumuzda.
Bir yaştan sonra her okurun bazı peşin hükümleri oluşuyor. Bu satırların yazarı için de kara mizah içermeyen bir kitabı okumak çok zor. İstiyor ki satır aralarında onu acı acı gülümsemeye çağıran, zekâsına seslenen, yazarla yoldaşlık kurduran kara mizahın hançeri olsun. “Güleriz ağlanacak halimize” deyip geçemesin hemen. Mizahın kara oku saplansın kalbine. Orada ömür boyu kanasın.
Son sözü kara mizahın hakkını ta 18. Yüzyıl’da veren Christoph Lichtenberg’e bırakalım o zaman. “Yeryüzünde kitaplardan daha tuhaf bir şey yok neredeyse. Kendilerini anlamayan insanlar tarafından basılır, ciltlenir, satılır, okunur ve denetlenirler. Daha da iyisi, kendilerini anlamayan insanlar tarafından yazılırlar.”
Tuna
İstanbul / Ağustos 2024
Yanıtlar